1965 de doğdum, 1970 li yıllarda geçti ilk çocukluğum. Apartman komşularının kapılarını genellikle açık bıraktığı, evlerin, mutfakların, giysi dolaplarının neredeyse tüm apartmanca ortak kullanıldığı, muhabbetin bol olduğu, herkesin birbirini daha çok gördüğü, akrabalık bağlarının daha güçlü olduğu, eğitim hayatının daha kolay daha keyifli olduğu.... yıllar. Sokakta arkadaşlarımla büyüdüm ben, evde mutlu bir çocuk olmama ve yaşlarımızın çok yakın olduğu bir kız kardeşim olmasına rağmen, sokakta arkadaşlarımla birlikte olmaktan daha çok sevdiğim bir şey yoktu. Arkadaşlarım için canımı verirdim herhalde :) Eve sadece yemek saatlerinde girerdim :) Ya da, çok sevdiğim bir TV programını kaçırmamak için... Mesela, Heidi için, Oyun Treni ya da Pilli Bebek için :) Ders çalışmak daha sonra gelirdi, akşam yemekten sonra hallolurdu... Şimdi öyle değil, rekabet korkunç, nasıl bu hale geldi her şey... İnatçılığım evin içinde çok konuşulurdu, beni hep biraz inatçı buldular bizimkiler, bence abartıyorlardı, sadece"istediğim olsun" derdindeydim, olmazsa çok sinirlenirdim.
Kız kardeşimle ilişkimiz fena değildi, kıskançlık falan yoktu da, farklı şeylerden keyif alırdık... Gülgün, benim kadar sokaklara düşkün değildi, evde ne yapardı bilmiyorum... Onu severdim, şimdi hatırladığımız zaman beni güldüren, onu ise hala kızdıran şeyler yapardım. Bazı geceler uyanır, "korkuyorum, benimle uyur musun" derdi, asla yanına gitmez, hatta korktuğu için ona terslenir, arkamı döner uykuma devam ederdim... Şimdi olsa daha merhametli davranırdım, ama o zaman "korkmak" bana komik, salakça gelirdi :) Bugünkü merhametli tavrıma, anne olduktan sonra kavuştum :)
10 yaşıma kadar biraz Ankara'da biraz İstanbul'da yaşadık, ilk gittiğim okulun ismi biraz uzundu, "Şehit Kamil" kısmını hatırlıyorum, İstanbul'daydık... Kısacık saçlı, hep pilili ve pütükareli, mini etek giyen, çok şirin bir öğretmendi ilk öğretmenim, keşke ismini de hatırlayabilseydim. 2. ya da 3. sınıfta Yıldız İlkokuluna gittiğimi sanıyorum, yine İstanbul tabi. Bu okulda bale derslerine yazdırmışlardı beni, çünkü herşeyden çok istemiştim bunu. Siyah mayo, siyah külotlu çorapla dans ediyorduk... Mayolu dersler yavaş yavaş bitip kabarık bale kıyafeti giymeye başlayacağımız dönemde semt değiştirdik, o yıllarda oturulan semt değişince okul da değişirdi, bende de aynen öyle oldu, bale macerası da bitti gitti. Bu kez "ben müzik okumak istiyorum, konservatuarda okumak istiyorum" diye tutturdum, annemin elimden tutup beni konservatuara yazdırmaya götürdüğünü hatırlıyorum, ama neden bu işin olmadığını bilmiyorum... Rahmetli babam pek istememişti, en büyük etken bu oldu. Müzik adına hiç bir şey yapmadım diyemem, uzun yıllar mandolin çaldım, kurslara gittim, kendimce besteler yaptım, şarkılar söyledim, tabi bir de zoraki flüt çaldım, bilirsiniz :)
İlkokul 5. sınıfı İzmir'de okudum, annemin mezun olduğu Hakimiyeti Milliye İlkokulu. Ananemin Göstepe'deki evindeydik o yıl, mutluydum, seviyordum İzmir'i, harika arkadaşlarım vardı orda. Ayşegül, Nilgün, Hakan.... Ayşegül'le 2-3 senede bir haberleşiyoruz, Nilgün nerede yaşıyor, bilmiyorum. Ailesi tutucuydu biraz, kısıtlı saatlerde sokağa çıkardı... Sokağa çıkmak :)
Sonra Ankara yılları başladı... Yenimahalle, Güven Ortaokulu... Biz Şebnem Apartmanının en üst katında, Meltem'ler bizim alt katımızda, Ayşenur'lar giriş katında otururduk.. Meltem, kendimi bildim bileli arkadaşımdı, çok anlaşamasak da hiç ayrılmazdık, severdik birbirimizi :) Ayşenur'u ve tabi kardeşim bildiğim kardeşlerini o yıl tanıdım, bir daha da hiç ayrılmadık, fiziken ayrıldık tabi, kalben ayrılmadık, demek istediğim. Ülke sınırları dışına çıktığımız, farklı coğrafyalarda okuduğumuz bir dönem oldu hepimizin hayatında, uzun bir müddet mektuplaşamamıştık, bir gün Ayşenur'dan zehir zemberek bir mektup aldım, "sen ne biçim arkadaşsın, neden bana yazmadın, neden uzaklaştın, bu yaptığını asla unutmayacağım" cümlesini, belki kendisi hatırlamaz, mektubu saklayamadım ne yazık ki, okuduğum an gözlerim dolmuştu, utanmıştım, kendimi ona affettirebilmek için sayfalarca döşenip yanıtlamıştım mektubunu.... Ayşenur çok güzel resim yapar, çok güzel de kopya verirdi, sınavlarda, yakalanmış olsak da :) Çok güzel gülerdi, çok neşeli, çok tatlı, can arkadaşımdı, hala öyle, ne kadar şanslıyım :)
Güven Lisesinin hayatımda özel bir yeri vardır. Güzel, akıllı, deli dolu arkadaşlar, sevdiğim için unutmadığım hocalar... Ortaokula bu okulda başladık. İlk yılım benim için biraz işkence olmuştu, derslerin her birine farklı hocaların girmesi başımı döndürmüştü, uzun bir süre alışamadım bu duruma, ne komik... Ayşenur'la ingilizce çalışırdık, katıla katıla gülerdik halimize sonra. Koltuk tepesinde tüneyip, elimizde kitaplarımız, birbirimize komutlar veriyorduk, "Shut the door, Ayşenur" ! Kapıyı kapattıysa, bu iş tamamdı, halletmiştik :) Güven Lisesi hala yerinde duruyor, ismi Yahya Kemal Lisesi olmuş. Ben ortaokulu bitirdikten sonra ayrıldım, göç yine İstanbul'aydı. İyi bir okuldu, mezun arkadaşlarımın hepsinden yıllar sonra yahoo vasıtasıyla aldığım haberlere göre süper üniversitelerden mezun olmuş hepsi, doktorlar mühendisler :)
Yazının devamı yine İstanbul, Yenilevent Lisesi dönemi, 1980 yılı ve sonrası olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder