İçsel bir yolculuk yapmak istediğim zaman nereden başlayacağımı bilemem ben, hangi yaşımdan, yaşadığım hangi şehirden başlasam bu yaşam yolculuğunu düşünmeye.. Socrates, "Bir insanın hayatındaki en önemli faaliyeti, ruhuna gereken özeni göstermesidir" demiş. Bu nasıl olur ki? Sevmediğimiz insanları hayatımızdan çıkartarak mı? Hüzünlü ortamlardan kaçarak mı? "Bir tane hayatım var, onu da istediğim gibi yaşarım" diyerek mi?
Bunlar hiç bana göre değil.
Benim sevdiğim, yaşadığım her ne ise, iyi tarafından bakabilmek. İşte bunu yaptığım zaman mutlu oluyorum ben.
Çocuğunuz var mı?
Benim bir oğlum var, şimdilerde çok uzaklarda, Kanada'nın Bridgewater kasabasında, tanımadığımız, bilmediğimiz bir aileyle günlerini geçiriyor. Yepyeni bir kültürle tanıştı, hayatına şimdilik orada devam ediyor. Bu kararı babası, ben ve oğlumuz birlikte verdik. İstedik ki oğlumuz güzelim 18 yaşında hayatına bir değer katsın, tek başına bir seyahate çıksın, daha önce hiç gitmediği bir yerde kendini ifade etsin, hayatın içinde kendi yerini arasın, bulsun ve sahip çıksın.
Büyük bir risk, değil mi? Risk ama oğlumuzun kendine olan güveni, bu serüveni yaşanır kıldı işte...
"Evlat" ne özel, ne güzel bir kelimedir... Sıcaktır, samimidir, gerçektir. Evlatlarımıza kendi kanatlarıyla uçmayı öğretmek önemlidir, Onları sevmeyi bilmek te ayrı bir marifettir, sahici bir yürek ister.
Müzik harika bir şey, iyi ki var böyle bir şey.. Sokak müzisyenlerini çok severim ben, keşke her sokak başını müzisyenler doldurmuş olsaydı. Bu kadar değilse de bizim Ankara'da haftasonları sokaklarda müzik yapan gençler var, acemiler aslında, ama cesurlar, çıkıp orda ne biliyorlarsa çalıp söylüyorlar. Oğlum da arkadaşlarıyla sokakta müzk yapmıştı. Bir gün onları dinlemeye gittim. Ankara buz gibiydi, bizim çocuklar, elleri, yüzleri soğuktan kıpkırmızı kesilmiş, soğuğu umursamadan çalıp söylüyorlardı. Güzeldi, çok güzeldi onları izlemek.
E bu kadar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder